Anadolu’nun Tapusu

Anadolu’nun Tapusu

Mensubu olmaktan her zaman gurur duyduğumuz Türk Milletinin Ağustos ayında kazandığı iki büyük zafer var ki yıldönümlerinde dostlar büyük bir sevinç, düşmanlar ise büyük bir hüzün yaşarlar. Bu zaferlerin İlki, Malazgirt Meydan Muharebesidir. Savaş, 26 Ağustos 1071 tarihinde Büyük Selçuklu Devletinin hükümdarı Alp Arslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında gerçekleşmiştir. Alp Arslan'ın kesin zaferi ile sonuçlanmış, Romen Diyojen Türklere esir düşmüş, "Bizans’ın sahip olduğu Anadolu’nun Tapusu Türklere geçmiştir.” Şu an bu kutlu zaferin 951 inci yıl dönümü tüm yurtta coşkuyla kutlanmaktadır.

Ağustos’ta kazanılan ikincisi zafer  ise Bizans artığı Yunanistan ve kuzenleri diğer Avrupa Devletleri tarafından oluşturulan Haçlı Ordusuna karşı100 yıl önce Türklerin Başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk komutasında kazanılan ‘Sakarya Meydan Muharebesidir.’ Su uyur düşman uyumaz diyen atalarımız ne kadar doğru söylemişlerdir. Anadolu’yu Türklere kaptırmanın acısını hiçbir zaman unutamayan kefereler sürekli Türklerin zayıf anını kollayıp 1000 sene önce kaybettikleri toprakları geri almaya çalışmaktadırlar.

Unutmayalım ki; ‘Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Türk’ün zora düştüğünde gidebileceği sığınabileceği bu topraklardan başka bir metre kare toprağı yoktur. Devleti yönetenler akıllarını başlarına almalıdır. Milletin arasında ayrım yapmamalıdır.. Ülkeyi çalmadan, çırpmadan, yandaşlara peşkeş çekmeden yönetmelidir. İsraftan kaçınmalı, Ümmeti Muhammedi adaletle yönetmelidir. İcraatları denetime açık olmalıdır. Mahkemelere müdahale yapmamalıdır.

Hıristiyan Dünyası (Batı) Türkleri her zaman ‘başı ezilmesi gereken bir düşman’ olarak görmüştür. Bugün de batının Türklere bakışı değişmemiştir. Orta çağda bakış açıları neyse bugün de aşağı yukarı aynıdır. Batılılara göre Türkler; ‘barbar, vahşi, cahil, insanlığın önündeki en büyük engel, deccal, Tanrının gazabı’ şeklindedir.

Hıristiyan dünyasının Türk düşmanlığı 1071 Malazgirt yenilgisiyle başlar. O tarihe kadar Orta Asya bozkırlarında göçebe olarak yaşayan, barbar diye nitelendirdikleri Türkler, yüzyıllarca egemenlikleri altında olan Anadolu’yu ellerinden almış, kendilerine vatan yapmıştır. Bu tarihten itibaren Avrupa için Türkler uzaklarda yaşayan bir millet değil, yanı başlarında hem de kılıç zoruyla topraklarını ellerinden alan ve dinlerini değiştirmeye çalışan azılı bir düşmandan başka bir şey değildir.

1071 tarihinden beri düşman kabul ettikleri Türkler, 1453 yılında Fatih’in İstanbul’u fethetmesi ve atıyla şehrin kapısından içeri girmesi Türkleri düşmanlıktan, ‘baş düşman’ lığa getirmiştir. İstanbul’un fethi Avrupa için büyük bir sarsıntı olmuştur. Kaybedilen yer alelade bir toprak parçası değildir. Kaybedilen yer, Hıristiyanlığın başkenti, Ortodoks mezhebinin merkezidir. Bu durumun kabullenmesi, hazmedilmesi asla mümkün olmayacaktır. Türk düşmanlığı sonsuza kadar devam edecektir.

Batı devletleri baş düşmanımız da diğer devletler sanki dostumuz mu? Elbette değil. Dünyada Türk düşmanı o kadar çok ülke vardır ki saymakla bitiremeyiz. Bu durumu daha iyi kavramak için tarihsel sebepleri iyi bilmemiz gerekiyor. Avrupa ve Batılı devletlerinin inandıkları, en çok canlarını yakan millet Türklerdir. Türklerin dışında başka hiçbir kavim/millet Avrupa’nın içlerine kadar girememiştir.

Çinliler, Ruslar, İranlılar, Hindistanlılar, Yahudiler, Ermeniler, İrili ufaklı Arap ülkeleri Türkleri hep düşman kabul etmişlerdir. Bu devletlerin kimisi dinimizi kimisi ise ırkımızı kendine tehlike görmektedir. Bu sebeplerle Türkleri yok etmek tarihten silmek tüm Avrupalıların, Rusların, Hinduların, Arapların, Ermenilerin, Yahudilerin, Ermenilerin, İranlıların ve Arapların önceliği olmuştur. Olmaya da devam edecektir.

Düşmanlarımızı küçümsememeliyiz. Ecdadımız bu topraklara geldiği günden beri adaletle hükmedip, israftan ve aşırılıklardan uzak, İslam’ın emrettiği gibi dosdoğru bir yaşam sürmüşlerdir. Cenabı Haktan gayrısına baş eğmeden onurlarıyla yaşamışlardır. Bizde aynını yapmalıyız. Her zaman Adaletten, Haktan ve Hukuktan yana olmalıyız. ‘Türk’ün Türk’ten Başka Dostu Yoktur’ sözünü hiç unutmamalıyız. Çocuklarımıza unutturmamalıyız.

Bu toprakları bizlere yurt yapabilmek için canlarını, mallarını hiçe sayarak ömürlerini küffarla savaşarak geçiren, Başkomutan Alparslan ile Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk arasında ne kadar şehidimiz, gazimiz varsa tamamını hayırla yad ediyoruz. Allah onlardan ebeden razı olsun. Mekânları cennet olsun. Peygamber Efendimize komşu olsunlar inşallah. Bu vesileyle Türk Milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyorum. ‘Tanrı Türkü Korusun’ diye dualar ediyorum.