Bir Dost
Bir Dost
Sevgili Okurlarım, bu gün Sizlere bir dosttan bahsedeceğim. Eminim çoğunuz Onu en az benim kadar iyi tanırsınız. Dostumuz; Eğitimci, Şair ve Yazar Mustafa Zincirkıran. Sayın Zincirkıran’ı kendisinin anlatımıyla tanımaya çalışalım:
“10 Şubat 1956 yılında Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı yeşil bahçe köyünde fakir bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelmişim. İlkokulu köyde, bir yıl aradan sonra başlayarak ortaokulu Ceyhan’da, liseyi de Adana Yapı sanat okulunda okuyarak bitirdim. Konya Selçuk Eğitim Enstitüsü fen bölümünden 1980 yılında mezun oldum.
Şubat 1982’de öğretmen olarak Bolu’nun Mengen İlçesinde göreve başladım. Bolu’dan sonra tayinim Kahramanmaraş'a çıktı. Kahramanmaraş ve İlçelerinde çeşitli okullarda yirmi yıl öğretmenlik ve idarecilik yaptım. Bir gün 657 / 76. madde gerekçe gösterilerek Mardin iline tayin (pardon sürgün) edildim. Mardin’de 5 ay çalıştıktan sonra tekrar Kahramanmaraş’a tayin edildim. Kahramanmaraş’ta yedi yıl daha çalıştıktan sonra emekli oldum.
Evliyim. İki kız ve bir oğlum var. Allah’ın nasip ettiği zamanlarda şiir yazmaya çalışıyorum. Şiirlerimde bazen bir derviş, bazen bir öğretmen bazen de yağız atlı bir Türk milliyetçisi duygularıyla dopdolu oluyorum. İnsanı ötelere götüren duyguları çağrıştırdığını düşündüğüm kamış NEY sazından ses çıkarabiliyorum. Kadirli’de yaşıyorum. Behlül mahlasıyla şiir yazıyorum. İşte ben buyum aziz dostlarım.” Dostumuzun birde şiirini okuyalım:
Nasıl Unuttum
Geçici hayatla geldim cihana
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Soluklanmak için uğradım hana
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Kanun usûl böyle Âdem’den beri
Günler hep geçiyor dönülmez geri
Duymuştum bu dünya bir uğrak yeri
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Anamla birlikte sanki bir candım
Bu dünyada bizler bakiyiz sandım
Anam babam öldü ancak uyandım
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Her doğan sonunda ölürmüş bir gün
Bazen bebek iken bazen de ergin
Biter dünyadaki geçici sürgün
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Dünya benim sandım dünya da benim
Hep öyle oluyor böyleymiş genim
Anladım toprağa değince tenim
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Milattır insanda o Kalu Belâ
Tövbe için vakit geçmedi hâlâ
Misafirlik biter okunur selâ
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Okur-yazar olsak etmezse tesir
Sonunda biz nefse oluruz esir
Okumayız sık sık bir “Rabbi-yessir”
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Doğunca ağladım şefkatle dindim
Anne sevgisiyle kucağa bindim
Azrail çağrınca mezara indim
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Söylenen kalpte mi, yoksa dilde mi?
Karaçalıda mı, yoksa gülde mi?
Dostlar bakın Behlül, iyi halde mi?
Yolcu olduğumu, nasıl unuttum.
Mustafa Hocam bizim kıymetlimiz. Allah’ım onu üzmesin inşallah.