MHP Kahramanmaraş Milletvekili Prof. De.Sefer Aycan, TBMM’de araştırma komisyonu kurulması hakkında mecliste söz alarak bir konuşma yaptı. Aycan konuşmasında şunları belirtti;”Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; depremi ve depremin sonuçlarını incelemek için araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de araştırma komisyonu kurulmasını istedik. Araştırma komisyonu kurulmasını doğru buluyoruz ve destekliyoruz.
Evet, çok büyük bir deprem yaşadık. Fay hattı şehrimden geçiyor. Özellikle Pazarcık, Türkoğlu, Nurdağı ve Antakya’ya uzanan bir fay hattı üzerindeyiz ve bu fay yaklaşık 500 kilometrelik bir fay kırılmasına sebep oldu. Tabii, 11 ilimizi, buradaki 120 ilçeyi ve köyleri etkiledi. 13,5 milyon insanımızı etkiledi, tüm Türkiye’mizi etkiledi. 45 milyon insanımızın ölümüne sebep oldu, 100 binden fazla insanımızın da yaralanmasına sebep oldu. Tabii ki araştırmalıyız, sonuçlarını tartışmalıyız. Ölenlerimize Allah rahmet diliyorum, tüm ülkeme geçmiş olsun dileklerimi tekrarlıyorum” dedi.
Aycan;”Tabii, Türkiye deprem bölgesi. İktidar elinden geleni yapmıştır kendi döneminde ama 99 Marmara depremini herhâlde milat olarak almak gerekir. Ondan önce yaşanan en büyük deprem Erzincan’da oldu 39’larda. 38 bin kişiyi de Erzincan depreminde kaybettik. Gölcük depremi olduğunda o zaman “Yüzyılın felaketi” denilmişti; 7,3 şiddetinde bir depremdi. Bu deprem 2 ayrı deprem; biri 7,7; biri 7,6 büyüklüğünde deprem. Üstelik yüzeye 7 kilometre derinlikte ve 2 deprem üst üste geldi, başka bir örneği de bildiğim kadarıyla yok. Tabii Marmara depremi olduğunda ben Temel Sağlık Hizmetlerinde Genel Müdürdüm, hem Gölcük depreminde hem de Düzce depreminde Sağlık Bakanlığının sağlık koordinatörüydüm. Deprem sırasında ve sonrasında Sayın Genel Başkanımız o zaman Başbakan Yardımcısıydı, yani depremi de ayrıca yönetmiş bir iktidarız. Tabii, çok şey yapıldı o zamanlar, o çok doğru işler de yapıldı; özellikle hasta nakli, yaralı müdahalesi konusunda çok başarılı işler yapıldı ama hatırlatmak istediğim birkaç husus var. Mesela, Gölcük depreminden sonra o zamanki hükûmet DASK’ı başlattı, deprem sigortası ondan sonra başladı. Zemin etüdü uygulaması yine o dönemde zorunlu hâle getirildi ve yapı denetimi uygulaması da yine uygulamaya sokulan yeniliklerden biriydi. Tabii, ondan sonra çok tatbikatlar yaptık, afet planları yaptık, senaryolar uyguladık ve bunların uygulaması her zaman devam etti, bu dönemde de devam etti, ondan sonraki AK PARTİ Hükûmetleri döneminde de senaryolar uygulandı, afet planları güncellendi ama yine yaşadık, yaşama ihtimalimiz, maalesef, bundan sonra da var, deprem bölgesindeyiz. Elbette senaryolarımızı, afet planlarımızı yeniden gözden geçirmemiz lazım; yapıcı olarak, neyi eksik yapıyoruz, neyi yapamıyoruz; yaptıklarımız, doğru yaptıklarımız neler, bunları gözden geçirmemiz gerekir.
Tabii, depremlerdeki hizmeti konuşurken deprem öncesi ve deprem sonrası yapılacaklar diye ikiye ayırmak lazım; hatta deprem sonrası yapılacakları; ilk günde yapılacaklar, bir haftada yapılacaklar, bir ay sonra yapılacaklar diye de aslında biliyoruz, neler yapılması gerektiğini biliyoruz” dedi.
Aycan;”Depreme hazırlıklı olmak ancak bina kalitesiyle, güvenli bina yapmakla alakalı, yoksa zamanını bilmiyoruz. Evet, deprem Türkiye’de olacak ama zamanını bilmiyoruz; ne büyüklükte olacak, bilmiyoruz; onun dışında, hazırlıklı olmak, daha çok bina kalitesiyle ilgili. Ama deprem olduğunda, elbette, koordine olarak afete müdahale edeceğiz ve bilimsel olarak en önemli söylenen şey şudur: Deprem olduğunda oradaki tüm personeli deprem bölgesinden çıkartıp yeni ekipler getirmeniz lazım. Bu, klasik bilgidir, bütün öneriler budur çünkü o da depremzededir; sağlıkçısı da depremzededir, güvenlikçisi de depremzededir, o gün en çok gereken arama kurtarma ekibi de depremzededir.
Bilmiyorum, yaşadınız mı, herkesin deprem anısı vardır? Deprem olduğunda, hakikaten bir kıyamet, can derdine düşüyor insan; önce kendisini, sonra ailesini düşünüyor. O an başka bir şey düşünmesi mümkün değil, şok yaşıyor. Sakarya depremi olduğunda ben yedi buçukta Sakarya’daydım ve o dönemki valinin hâlini hiç unutmuyorum; ayağında terlik, dağılmış yani onun valilik yapması, orayı yönetmesi mümkün değil. En kısa zamanda onu oradan götürmemiz lazım ve yerine yeni yönetim ekipleri oluşturmamız lazım, getirmemiz lazım. Bence bu depremde bunu iyi başardık. Ben Maraş özelinde söylüyorum, Maraş’ta İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu görev başındaydı ve merkezde 6 vali vardı, herkes bir işten sorumluydu. İlçelerde her ilçede 1 valimiz vardı, unutmuyorum Nurhak var bizim en küçük ilçemiz ama Muş Valisi tüm ekibiyle birlikte oradaydı, 600 kişilik ekibiyle oradaydı. Bunu çok iyi başardığınızı düşünüyorum. Bu dönemde afet yönetimi açısından, ekipleri değiştirmek açısından çok başarılı olunduğunu düşünüyorum yani kitabi bilgi uygulamaya konulmuştu ama arama kurtarmada sorun vardı. Var, hadi çözüm üretelim, birlikte düşünelim, ne yapalım bunun yerine? 20 bin bina yıkılmış. Arama kurtarma profesyonel bir iş, 20 bin binanın her birinin başına 10 arama kurtarmacı koyalım -bunlar ekip işi- 200 bin arama kurtarmacı lazım. Var mı? Nerede var, hangi ülkede var 200 bin arama kurtarmacı. Bunu oraya konuşlandıracaksınız ve devreye girecek. Bu kadar yerel kapasite oluşturmak mümkün mü? Hakikaten mümkün değil. Bunları getirmek var, yollar tıkanmış -Maraş’ın iki girişi var: Adana yolu otoban, viyadükler, köprüler sorunlu, kapanmış, geçemiyorsunuz; Kayseri yolu kardan, tipiden dolayı kapalı- bu insanları taşımanız lazım. Geldi. Nasıl geliyor? Bu iş profesyonel iş. Kitabi bilgi şunu diyor: Gelecek kişinin tüm donanımıyla, ekibiyle gelmesi lazım; yiyeceğiyle, içeceğiyle, çadırıyla, barınma imkânlarıyla birlikte gelmesi lazım ve on beş günlük yiyeceğini de beraber getirmesi lazım. Çadırını kuracak, konuşlanacak bir yere ve ekipmanıyla, teçhizatıyla gelecek. Arama kurtarmacı gelmiş, ben “Gönüllü arama kurtarmacıyım ama bana hilti verin.” diyor yani bunun çok faydası olmuyor. Geliyor -Allah razı olsun, herkes geldi- her enkazın başında da belki 50 kişi vardı ama bir faydası yok, hatta belki zararı var. Bana dediler ki: “Biz de gelelim.” “Gelip ne yapacaksınız? Hiltiniz var mı? Enkazın altına girebiliyor musunuz? Girebiliyorsanız gelin o zaman, tabii ki katkınız olur ama yoksa bir de kalabalık yapıyorsunuz.” Onun için o gün enkazın altına girecek, hilti kullanabilecek, ekipmanı olan insana ihtiyacımız var; onun dağıtımına ve koordinasyona ihtiyacımız var. Elektrik yok, haberleşme çöktü. Tamam, ne yapalım şimdi? Çözüm geliştirelim. Şimdi, baz istasyonu çökmüş, apartman yıkılmış, beraberinde baz istasyon da yıkılmış. E, elektrikle çalışıyor, elektrik yok, haberleşme yok. Ne yapacaksınız? Seyyar operatörler kurmanız lazım, baz istasyonları kurmanız lazım. Kuruldu, bir süre sonra operatör yöneticisi diyor ki: “Yakıt yok, yakıt lazım.” Ne yapacaksınız? Elektrik yok, yakıt lazım, yakıt yok. Nereden gelecek Maraş’a yakıt? Mersin’den gelecek. Gelmiyor, yol kapalı. Bir şey bulalım, hadi yani onun yerine ne koyalım? Haberleşmeyi yapalım. Nasıl bir sistem kuralım? Bu baz istasyonlarının yerine yakıta ihtiyacı olmayan bir haberleşme sistemi kurarsak -kurabiliyorsak, bilmiyorum teknik olarak- önemlidir tabii ki. Evet, bunlarda sıkıntı oldu.
İyi şeyler de yapıldı benim gördüğüm kadarıyla. Hasta nakli konusunda, acil müdahale konusunda ve enkazdan çıkarılanların cerrahi müdahalesi konusunda hiçbir sorun yaşanmadı. Bütün hastalar nakledildi, bütün yaralılar nakledildi ve operasyonları yapıldı. Yüz binden fazla insanın nakli yapıldı ve bu insanların cerrahi müdahaleleri yapıldı.
Tabii, ilk zamanlar bunlar lazım. Sonra kalan insanları da yaşatmamız lazım. Çadırlar kuruluyor, çok büyük bir felaket, eldeki çadırların hepsi dağıtıldı, 300 bin çadır dağıtıldı. Kaç bin, 1 milyon çadır stokumuz mu olması lazımdı? Belki olması lazımdı. Deprem bölgelerinde toplanmalar oldu, o konu da iyi işledi. Belki bu deprem bölgelerindeki toplanma işinin altyapısını çok daha iyi oluşturmamız lazım. Bu yerlerin tuvalet ve banyo ihtiyacını daha uzun süre karşılayacak altyapıyı oluşturmamız lazım. Konteynerlerin içerisine afette kullanılacak arama kurtarma ekipmanlarını koymamız lazım. Bunların içerisine gıda stoklamamız lazım ve on beş günde bir de bu gıdaları güncellememiz gerekiyor. Şimdi, tabii ki bu çadırların hepsinin de düzgün kurulması, bilinçli kurulması ve uygun zemine kurulması lazım; yamaçlara, yağıştan etkilenmeyen zeminlere kurmamız gerekiyor. Ondan sonraki dönemde en büyük sorunlar su ve temizlik sorunları tabii ki, gıda sorunu, beslenme sorunu, bulaşıcı hastalıklar sorunu… Gördüğüm bir şey var; su örnekleri alındı ve klor ölçümleri yapıldı -yani Sağlık Bakanlığıyla orada temastaydık- çok şükür, herhangi bir bulaşıcı hastalık, salgın çıkmadı. Sonrasında, depremden bir ay sonra ise en önemli sorun ruhsal sorundur. Yakınlarını kaybeden, malını mülkünü kaybeden insanların -en büyük sorunu- depresyona girme ihtimalleri çok yüksektir, psikolojik destek vermek gerekir, sahada depresyon testleri uygulamamız lazım. Anksiyete, post travmatik sendrom yaşama ihtimalleri çok yüksektir; bunlara yönelik testler ve taramalar yapmamız lazım yani birinci aydan sonra en önemli yapılacak işlerden biri de bu. Tabii ki geçici barınma yerleri, konteynerler bir taraftan yapılıyor ama esas yapmamız gereken, elbette, deprem öncesi hazırlıklardır. Bu ülke deprem bölgesi mutlaka ve mutlaka yeniden planlarımızı yapmamız lazım. Kahramanmaraş deprem bölgesi, fay hattı üzerinde yani şehrin merkezinin güneyinde, 10 kilometre mesafede Doğu Anadolu Fay Hattı geçmektedir ve bu fay hattı Nurdağı’ndan İslahiye üzerinden Antakya’ya uzanmakta, oradan da Suriye’ye uzanmakta. Tarihte, Kahramanmaraş’ta çok büyük depremler olmuştur, hâlâ da olma ihtimali var, Antakya’da da var. Defalarca hem Maraş hem Antakya yıkılmış.
İşte, çok büyük yerleşim sorunlarımız var. Antakya, Asi Nehri’nin kenarında, oraya yerleşim olmaz; yumuşak zemin, alüvyon toprak. Kahramanmaraş’ın her tarafı fay hattı, o zaman fay hattı geçmeyen yerleri bulmamız lazım. Tüm şehirlerimizde fay hattı olmayan yerleşim yerleri oluşturmamız lazım. Var olan yerleşim yerlerini ne yapacağız? Buradaki yoğunluğu azaltacağız. Buradaki yoğunluğu azaltmak için de en önemli konu kentsel dönüşümdür. Bütün varımızı, gücümüzü kentsel dönüşüme vermemiz lazım.
Kahramanmaraş deprem bölgesi, en büyük sorunu kentsel dönüşüm ama burada hem gerekli bütçeyi oluşturmak, desteği oluşturmak zorundayız hem de herkesin aklını başına alması lazım. Kahramanmaraş’ın birçok mahallesinde kentsel dönüşüm ihtiyacı var. Kentsel dönüşüm çalışması yürütülen 1 tane mahalle var. Şimdi, her aile bir odada kalıyor. Topu topu birer odadan bir evi var. İnsanlara diyorsunuz ki “Size bir daire verelim, oraya geçin.” Razı olmuyor “Benim her oğluma ayrı bir daire ver çünkü her odamda bir oğlum yaşıyor.” diyor; böyle baş edemeyiz, böyle bir sonuç almak mümkün değil. Nereye kadar yapacağız? Herkesin bireysel rantının, çıkarının peşini bırakması lazım.
Uygun zemine yapılaşmamız gerekiyor, uygun zemine uygun bina yapmamız lazım. Bugün, zemin ne kadar bozuk olsa da sıvılaşma da olsa eğer oraya doğru bina yaparsak o bina yıkılmıyor. Depremi önleyemiyoruz ama depreme bağlı yıkılmayı ve can kaybını önlememiz için yapı kalitesi ve güvenliği çok önemli. Radye temel atarsanız, uygun beton kullanırsanız, uygun demir kullanırsanız, 9 şiddetindeki depreme bile dayanıklı bina yapmak mümkün; o zaman, zemin eğer uygun olmasa bile bina yıkılmıyor, kayıyor ama bina yıkılmıyor. Onun için, bugünden tezi yok bütün şehirlerimizde çok ciddi bir şekilde imar planlarımızı yeniden gözden geçirmemiz lazım. Şehirlerimizi mutlaka sağlam zeminlere kaydırmamız lazım. Islak zeminlerin üzerine, alüvyonlu toprakların üzerine bina yapmamamız gerekiyor, bu yerleri belki park alanlarına dönüştürmemiz lazım. Şehirlerimizin yerleşim yerini taşımamız gerekiyor. Fay hattı üzerine asla ve asla yapılaşmamak gerekiyor. Kişisel rantımızın peşinde koşmamak gerekiyor, bunun peşinde koşanların cezalandırılmasını ben de istiyorum. Kim sorumluysa, buna kim sebep olduysa bunun hesabı da sorulmalıdır ama bundan itibaren aklımızı başımıza toplamamız lazım. Gölcük depremi olduğunda “Herhâlde bu sefer akıllandık.” dedik. Üç dört sene çok iyi gitti, dört sene sonra her şey yine bozuluyor. Maalesef insan olarak unutuyoruz, acıları unutuyoruz, yaşadıklarımızı unutuyoruz; unutmamak gerekiyor. Maraş gibi bir şehirde 14 katlı bina olmaz, olmamalı. 4 kattan fazla bina yapmamamız gerekiyor, yeni yerleşim yerleri mutlaka bulmak ve buralara yapılaşmak gerekiyor” dedi.
Aycan;”Bina denetimini, yapı denetimini getirdik, 2018’de de yapı denetimiyle ilgili güncelleme oldu. Ahbap-çavuş ilişkileri vardı, müteahhit ile denetçi arasında sorunlar vardı, 2018’de revize edildi, biraz daha iyileşti ama hâlâ ahbap-çavuş ilişkileri devam ediyor. Yani denetçi şunu söylüyor: “Ben müteahhitten para alıyorum ve müteahhitten para alırken ben o adamın işine engel olamam.” Onun için bu sistemi de yeniden revize etmek gerekiyor.
İki üç gün önce bir rapor yayınlandı, ilginç bir rapordu. Biliyorsunuz betonlardan örnek alınıyor ama bu örneklerin analizi on gün sürüyor fakat o betonu dökmek zorunda kalıyorsunuz çünkü dökmezseniz katılaşıyor ve işe yaramaz hâle geliyor. Raporda diyor ki: “İstanbul’da alınan beton örneklerinin yüzde 40’ı uygun değil.” Ne yapacaksınız şimdi? Yönetmelik diyor ki: “O dökülen beton yenilenir.” Yenilenen betona bakıyorsunuz, yüzde 1; yüzde 40’ında sorun var ama yenilenen kısım yüzde 1. Buna da bir çözüm bulmamız lazım. Evet, her şeyi gördük, betonun içerisinde çakılını da gördük, tahta parçasını da gördük. Buna ne yapacağız? Cezaları artırmamız lazım, caydırıcı olması lazım, çok caydırıcı ve sert cezalar uygulamamız lazım yoksa aynı hataları yine tekrarlayacağız, yine yapacağız. Ama bunun üstesinden geleceğiz, moralimizi yükseltmemiz lazım, bizim topluma moral vermemiz lazım, onlara öncülük yapmamız lazım, onlara önderlik yapmamız lazım. Hep birlikte olma zamanı, birlik ve beraberlik içerisinde bu acılarımızı da sarmak ve şehirlerimizi ayağa kaldırmak gerekiyor. Bunu yapacak güçteyiz, Türkiye olarak bunu yapmaya muktediriz diyorum, hepinize teşekkür ediyorum” dedi.
GÜNDEM
30 Ocak 2025GÜNDEM
30 Ocak 2025GENEL
30 Ocak 2025EKONOMİ
30 Ocak 2025Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.